Bir Tek Gözü 500 Yıl İbadetten Ağır Bastı

Resül-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz anlatıyor:

– Arkadaşlar az önce yanımdan ayrılan Cebrail (a.s) “Ey Muhammed! Seni insanlığa aydınlık yolu göstermek üzere hak Peygamber olarak gönderen Allah’a andolsun ki diye söze başlayarak bana şu ibret dolu hikâyeyi nakletti:


-Vakti zamanında bir mü’min dünyadan el-etek çekerek deniz ortasında ıssız bir adaya yerleşir Burada insanlardan ve dünyalık işlerden uzak, ibadet etmeye koyulur Bir süre ibadet ettikten sonra acıkmaya ve susamaya başlar Ama nerede? Adada yalçın kayalarla, kıyıyı döven azgın acı deniz suyundan ve bir de kendinden başka bir nesne yoktur

Günler haftaları haftalarda ayları kovalarken âbid kişi gittikçe güç ve takatten düşmeye başlar. Bu arada benzi solan, yüzü sararan âbid ibadetlerinin ardından durmadan;

“Ey Rabbim bana yiyecek ve içecek bir şeyler ihsan et ki, ibadet etme gücümü kaybetmeyeyim” diye Allah’a yalvarıp yakarır.

Günlerden bir gün kudretine nihayet olmayan Allah (c.c) yalçın kayalar arasından buz gibi soğuk, şerbet gibi tatlı bir kaynak fışkırtarak, etrafında kor gibi narlarıyla boy salmış koca bir nar ağacını dalgalandırarak O’nun bu dileğini yerine getirir.

Artık bütün gün ibadet ettikten sonra kaynağın başına iner, nar ağacından tek narını koparıp yer ve abdestini alarak tekrar namaz kılmaya koyulur Namazlarının ardından da, Ey Rabbim! Canımı secde ederken al, beni öldürüp de cesedimi toprak içinde çürütme, beni kıyamete kadar secde etmekten mahrum bırakma diye dua eder Bu böyle tam beş yüz yıl sürüp gider Nihayet bir gün Yüce Allah (c c) dileğine uygun şekilde ruhunu teslim alır

Bundan sonrasını Cebrail (a s) şöyle anlatıyor:

“Gerçekten biz o ıssız adaya iniş ve çıkışlarımızda gerçek Allah bağlısı mümini hep secdeye kapanmış Allah’ı zikrederken gördük. Kıyamet kopup bütün insanlar dirilerek mahşer toplantısına getirildiklerinde onu yine ilahi sırlara dalmış ibadet eder bulacağız. Herkes bir bir Allah’ın huzuruna çıkarak hesaba çekilirken o da gelecek. Yüce Allah (c c) ona şöyle seslenecek:

-Ey Âbid kulum, seni yaygın rahmetim sayesinde Cennete sokuyorum, buyur gir. Âbid ise şöyle cevap verecek:

-Hayır, ey Rabbim! Amelim sayesinde Cennete girmeye hak kazandım
Allah:

-Ey melekler, kulumun işlediği ibadet ve amellerle kendisine ihsan ettiğim nimetleri bir bir karşılaştırın.

Abidin amelleriyle Allah’ın kendisine verdiği nimetler karşılaştırılarak ölçü ve tartıya vurulacak Bir tek gözü beş yüz yıl ibadetlerden ağır basacak Geri kalan diğer nimetlere karşılık ibadet düşmeyecek.
Ardından Allah:

-Bu kulumu Cehenneme atın, diye emredecek. Âbid:

-Ey rabbim, yanılmışım, bağışla Yaygın rahmetin sayesinde Cennete girebilirim elbette, diye haykıracak. Allah (c.c):

– Onu buraya getiriniz

Âbid, Allah huzuruna varacak duracak. Allah (c.c):

-Ey kulum, söyle bakalım Seni yoktan kim var etti? Âbid:

-Sen Ey Rabbim! Allah:

-Bu var etme olayı senin amelinle mi, yoksa benim geniş ve yaygın rahmetimle mi meydana geldi? Âbid:

-Şüphesiz ki senin rahmetinle Allah:

– Beş yüz yıl gibi uzun bir süre sana ibadet etme gücünü veren kim? Issız adada seni tatlı suyla, her gün narla besleyen kim? Ve yine secde ederken ruhunu teslim alan kim? Âbid:

-Sensin Ey Rabbim! Allah:

-İşte bütün bunlar benim geniş ve yaygın rahmetim sayesinde meydana gelmiştir. Bunları kabul ettikten sonra mesele kalmadı Şimdi doğru Cennete.” (Hafız Münzirî, et-Terğib ve’t-Terhib, Hâkim’den sahih isnat ile nakletmektedir.)

***

Ebû Hüreyre (r.a)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

“(İşlerinizde) orta yolu tutunuz, dosdoğru olunuz. Biliniz ki, hiç biriniz ameli sâyesinde kurtuluşa eremez.” Dediler ki:

– Sen de mi kurtulamazsın, ey Allah’ın elçisi?

– “(Evet) ben de kurtulamam. Şu kadar var ki Allah rahmet ve keremi ile beni bağışlamış olursa, o başka!”[1]


[1] Müslim, Münâfikîn 76, 78; Buhârî, Rikâk 18, Merdâ 19; İbni Mâce, Zühd 20.