Meleklere Dua Edip Bir Şey İstemek

“Sayın Hocam!


Son zamanlarda çok gündemde olan ve aklıma takılan bir konuyu size danışmak istiyorum. Çevremde herkes meleklerden yardım istemeye başladı. Meleklerin, hatta Baş meleklerin bizimle iletişimde olduğuna inanıyorlar onların işaret gönderdiğine..(renkler, sayılar, ışıklar, tüyler)… Bu, doğru olabilir mi? Fatiha suresinde “yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım isteriz” diyoruz. Sebe suresinde de 40. ayette “Allah’ın, onları hep birden toplayacağı, sonra da meleklere; “Bunlar mı size ibadet ediyorlardı?” diyeceği günü bir hatırla! (Melekler) Derler ki: “Seni eksikliklerden uzak tutarız. Onlar değil, sen bizim dostumuzsun. Hayır, onlar cinlere ibadet ediyorlardı. Onların çoğu cinlere inanıyordu.”(Sebe, 34/40-41) buyruluyor. Bu yüzden başta ben de inanır gibi, huzur bulur gibi oldum ama yanlış olduğuna dair açık ayetler var. Sonrada çok korktum. Şimdi de “Allah’ın izniyle meleklerde yardım istiyoruz kötü enerjileri uzaklaştırıyoruz” diyorlar… Böyle bir şey mümkün mü? Tövbe Yarabbi günaha girmeyelim durduk yerde! Facebook üzerinde de “Meleklerle Yaşamak” diye bir topluluk var. Cevabınız için şimdiden teşekkür ederim Allah razı olsun. Not: Cevabınız bende kalacaktır.” Senem Büyük A.

***

Meleklerden yardım isteyen bir grup türedi, ekranlarda ve yazılarımızda kitaplarımızda özellikle “PUSUDAKİ DÜŞMAN: ŞEYTAN” kitabımızda çeşitli yönleri ile şeytanı anlatıp tanıttık ve tuzaklarını da fikirlerini de ele verdik. Nereden nasıl sokulduğunu boş anlarımızı nasıl gözetleyip pusuya yattığını da anlattık. Daha bir sürü yol ve yöntemle insanımızı tuzaklara karşı uyarıp bilgilendirdik, meleklerden yardım istenmez, onların bir şey vermeye gücü yok dedik anlatamadık. Meleklere değil şeytana tapıyorsunuz cinlere avuç açıyorsunuz bu da “büyük yanlış” dedik ama anlamadılar, ısrar ediyorlar; yanıltmaya ve şirke devam ediyorlar. Kur’an ne diyor, bakalım o zaman, yardım kimden istenir, kulluk kimedir:

Meleklere dua edilmediği gibi, onlardan bir şey de istenemez, istense de veremezler. Zaten onlar, Allah’ın emrinden dışarı çıkmayan ne emrederse onu yapan ve yerine getiren varlıklardır.

Melekler de bizim gibi, emir alan ve kendine has görevleri olan, ancak imtihan edilmedikleri için iradeleri olmayan varlıklardır; yardıma muhtaç Allah’ın kullarıdır. Bunu en açık, Hz. Âdem karşısında söyledikleri ile görebiliriz. Yüce Allah, Âdeme isimleri öğretip ilimle donatıp karşılarına çıkardı ve birtakım şeyler gösterip; “Haydi, bana şunları söyleyin, bilgi verin!”(Bakara, 2/31) buyurdu. Melekler de bunun karşısında şaşırdılar ve şöyle cevap verdiler:

“سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا إِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ “

“Yücesin sen (ya Rab!). Bizim, senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yoktur. Şüphesiz sen bilensin, hakîmsin.”(Bakara, 2: 32)

Dediler ve “secde edin” emrine uyup hemen secde ettiler. Ancak, cinlerden olan ve sonraki bütün şeytanların soy babası İblis, secde etmeyip kibirlendi ve üstünlük iddiasında bulundu…

Fatiha Suresinin 5. Ayetinde ise kulluğun yalnız Allah’a yapılacağı ve sadece ondan yardım ve destek isteneceği vurgulanarak, bizim de öyle yapmamız isteniyor. Biz bunu, sadece namazlarımızda olmak üzere günde en az kırk kere söylüyoruz:

إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ

“Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti (Ya Rabbi!).”

Mademki dilimizle söylüyoruz o halde kalbimizle de tasdik etmeli, davranışlarımızla doğrulamalıyız. Aksi halde yalancı durumuna düşeriz. Yalancıların ve iman edip teslim olmadığı halde öyle görünen münafıkların ise gideceği yer ve verilecek ad bellidir: Münafık! Münafık, gizli kâfir demektir. Kâfir ise gizli veya açık fark etmez yine kâfirdir. Münafıklar, küfrünü açıkça söyleyenlerden daha tehlikeli ve daha kötü bir durumdadır. Bu yüzden bir ayet-i kerimde;

اِنَّ الْمُنَافِقٖينَ فِى الدَّرْكِ الْاَسْفَلِ مِنَ النَّارِ وَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ نَصٖيرًا

“Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara hiçbir yardımcı da bulamazsın.”(Nisa, 4/145) buyrularak, yerlerinin Allah’ı, Resulünü ve Kur’an’ı açıkça inkâr eden kâfirlerden daha kötü olduğu belirtilmektedir.

Kâfirler içinse yüce kitabımız Kur’an’ın en bilinen ayetlerinden birinde şöyle buyrulmaktadır:

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا قُوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْلٖيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُوَالْحِجَارَةُ

“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır…” (Tahrim, 66/6)

Bu ayetler de açıkça gösteriyor ki, Allah’tan başkasından yardım istemek, onlarda özel güçler olduğunu ve hazinelerin sahibi, mülkün sahibi olduğunu sanıp onlara tapmaktır. Yüce Allah da böyle kabul ediyor zaten ve kıyamet gününde hesaba çekilirken, meleklerle onlara tapanları bir araya getirip şöyle buyuracak:

وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا ثُمَّ يَقُولُ لِلْمَلَائِكَةِ أَهَؤُلَاء إِيَّاكُمْ كَانُوا يَعْبُدُونَ ؛ قَالُوا سُبْحَانَكَ أَنتَ وَلِيُّنَا مِن دُونِهِم بَلْ كَانُوا يَعْبُدُونَ الْجِنَّ أَكْثَرُهُم بِهِم مُّؤْمِنُونَ .

“O gün Allah, onları hep birlikte mahşere toplayacak, sonra meleklere: “Şunlar size mi tapıyorlardı?” diyecektir. Onlar da:

“Müşriklerin iddialarından Seni tenzih ederiz. Bizim dostumuz, koruyucumuz onlar değil, sadece Sensin! Hayır, onlar bize değil, cinlere tapıyor ve pek çoğu onlara inanıyorlardı” diye cevap verirler.”(Sebe, 34/40-41)

Ayetlerde de görüldüğü gibi, Allahtan başkasından bir şey istemek caiz değildir. Caiz olmadığı gibi, meleklere sığınanlar, onlarla birlikte yaşadıklarını iddia edenler veya onlardan bir şekilde yardım isteyenler, aslında kendilerine fısıldayıp saptıran cinlerden veya cinlerin sapkınları ve kâfirleri olan şeytandan istiyorlar. Ne melek, ne şeytan, Allah izin vermeden hiçbir şeye müdahale edemez, bir şey alamaz ve veremezler.

Bir Müslüman, ihtiyacı ne olursa olsun sadece Allah’tan istemeli, Allah’tan başkasından hiçbir şey istememelidir. Allah’a sığınmalı ve Allah’tan yardım beklemeli; başkasına sığınıp onun yardımı ve desteğini beklememelidir. Hoş, zaten beklese de bir şey gelecek değildir; sadece imanını kaybedip düştüğü küfür bataklığı ve küçülüp horlandığı ile kalacak, kendine yazık etmiş olacaktır.

Meleklerden veya cinlerden bir şey istemek ve beklemek en açık şekliyle sapkınlık olur ve Allah’a ortak koşmakla ancak izah edilebilir. Başkaları yapıyor ve oluyor dedi diye biz inancımıza ters hareket edip onların dümen suyuna göre hareket etmeyiz edemeyiz.

Bu tür inançlar veya bu tür davranışlar toplumda gerçek dindarlar karşısında tutunamaz ama maalesef halkımız okumuyor ve dinlemiyor. Anlatılanları süzgeçten geçiremiyor. Hazırcılık peşinde koşuyor emekten kaçıyor. Bunları duyup dinleyince, haşa “yıllardır Allah’tan istedim, bir şey vermedi, evde kaldım, evsiz kaldım, açım, açığım, param yok, pulum yok, evim, arabam yok, artık meleklerden isteyeceğim” der gibi, yanlışa çağırana inanıyor. Aslında belki de denize düşmüş birinin psikolojisiyle hareket edip, şekil değiştirmiş bir yılana sarılıp kurutulmayı bekliyor. Bekliyor ama az sonra bile değil, kabul ettiği andan itibaren hemen boğulacak ve o denizde boğulacak ama farkında değil.

Mümin sabırlı ve mütevekkil olmalı, sadece yalnız Allah’a güvenip dayanmalı ve ne ihtiyacı varsa ondan istemelidir. Ama bunun da bir usulü vardı. Birincisi tevbe edip önce kendi yaptığı hatalardan ve günahlardan temizlenip onları Allah’a itiraf ederek, kendisini ihmal ettiğini anlayıp kabul etmeli ve af dilemelidir. Sonra küçük bir sadaka vermeli ve “Allah’ım! Benim gücüm bu kadara yetti, daha fazlası yok; sadakaya ben muhtacım ama senin rızan için bu kadar da olsa verdim. Çünkü sen, senin rızan için verene verir, iyiliğin altında kalmazsın. Kitabın olan Kur’an’da bir iyilik yapana on katıyla vereceğini buyuruyorsun. Şüphesiz sen hiçbir iyiliğin altında kalmazsın. Ben de, senin rızan için başkasına verdiğim gibi senden istiyorum; bana yardım et, hem de çokça yardım et, bolca ver, ver ki bir daha kimseye muhtaç olmayayım” vs. gibi istek ve ihtiyacını ona bildirip ısrar etmeli ve her gün duasını tekrar etmelidir.